Merak


Merak...

Kimilerine ampulü bulduran, kimilerine ölümü tattıran Bir olgu. Kimisi merak eder tarih yazar kimisi merak eder mezar kazar.

Çok garip bir duygu şu merak...

O olmasaydı kim bilir ne haldeydik şimdi tabii kötü yanları da yok değil 

Bilimi merak edersin bilim insanı olur evrenin sırrını çözersin ya da bağımlı maddeleri merak edersin hayatını bitirirsin

Felsefe meraktan doğmuştur mesela. Ayrıca meraklı bir beyin sürekli çalıştığı için gelişmeye de çok açıktır ve şunu söylemem lazım dahiler merak eder. Bir düşünün ki hayatınızda merak diye bir duygu yok ne yapardınız? Yapacağınız en kolay iş bile günlerce sürebilirdi eğer meraklı olmasaydınız. Neden çok basit bir örnek verecek olursam eski çağlardaki avcılar eğer acaba ben bu avımı nasıl daha hızlı bir şekilde avlarım diye merak etmeseydi normalde mızrakla 10-15 dakikada yakalayacağı av için en az 2 yada bilemediniz 3 saatini veya tecrübesiz biriyse belki daha uzun bir süresini harcayacaktı. İşte merak böyle böyle insanoğlunun gelişimini sağlayarak bugünlere getirdi.

merak şöyle bir duygudur ki bir kaç örnek ile açıklamaya çalışayım. Eğer insanlar güneşin neden doğup sonra da neden bir süre sonra battığını merak etmeseydi dünyanın döndüğünü anlayamazdı (gerçi ben bu konuda biraz şüpheliyim. yani daha önceki bir yazımda (Dünya) bundan bahsetmiştim dünya ile ilgili söylenen bunca şey doğru olmayabilir mı acaba. işte bu da merakın bir ürünü) büyük deryaları yani denizlerin sonunda ne var acaba diye merak etmeseydi gemileri inşa edemezlerdi, merak olmasaydı bugün ne tıp bilimi olurdu ne psikoloji ne de diğer bilimler. olduğumuz yerde sayardık.  şimdi öyle bir zamana geldik ki sanki keşfedilecek herşey keşfedilmiş daha da bundan ötesi olmaz gibi geliyor insana. robotlar,yapay zekalar. inanabiliyor musunuz sizin gibi düşünebilen bir makine,teneke parçası ya ama ya daha ötesi varsa, ya hiç bir şey size anlatıldığı gibi değilse. Bu
yüzden de tüm dünya çocuklarının içinde zaten var olan merak duygusunu uyandırmalı ve bize sundukları fikirlerini,düşüncelerini her ne kadar bize saçma gelse de onemsedigimizi göstermeliyiz ki şevkleri kırılmasın aksine daha çok artsın. 
bunu yaparak çocukları daha o yaşta merak etmeye sevk edersiniz ve o çocuk bir sorunla karşılaştığında acaba bunu nasıl çözerim diye çözüm yolları arayan faydalı bir birey olur. 
bunu nasıl yaparız?
*bir çocuk veya sizin kendi çocuğunuz size bir soru sorduğunda onu elinizdrn geldiğince yanıtlamaya çalışın ama öyle bir şey söyleyeyim de basimdan savayım türünden cevaplar değil, onları düşünmeye sevkeden ve merak etmesini sağlayacak cevaplar vermeye çalışın. 
Örneğin:
-Babacim, uçaklar nasıl uçuyor?
-Kocamam kanatları var.
-kuslarin ki gibi mi?
-evet ama biraz daha büyük. 
-ne kadar büyük ?
-peki ne kadar büyük?
-bir bina kadar büyük 
-peki neden düşmüyor. 
-bilmem neden olabilir?
-Rüzgar olabilir mi. Rüzgar üfleyerek uçağı  uçurur.
- evet afferin sana
 işte böyle olumlu diyaloglarladüşünmesini sağlayın. 
*Anneler, babalar çocukları rahat bırakın istedikleri gibi dağıtsınlar, kessinler, yapıştırsınlar. tabi sonra dagittiklarini toplasınlar.  Bu onlara sorumlu bir birey olmayı öğretir. onların yaptığı şeyleri düzenleme ve bitirme işlerine yardım edin ki sizin de onu onemsediginizi anlasin. bunları basit bir şekilde resim yaptığında resmini çok beğendiğini ve duvara asmak istediğinizi söyleyin. yaptığı kartondan bir arabaya inanamıyorum bu basit kartondan bunu nasıl yapabildin diyerek haranliginizi gösterin ve onu komşularınıza arkadaşlarınıza göstererek çocuğunuzu onure edin. başarının anahtarı ayrıntılarda gizlidir. yeter ki biz de çocuklarımıza örnek oluşturabilecek bir profil çizelim fakat kacimizda   merak ettiğimiz şeyin peşinden koşturacak sabır ve dirayet var. bilim adamlarınca yapılan araştırmalar merak duygusu ile bir bilgi öğrenmenin arasında ciddi bir bağlantı keşfettiler. peki eğitim kurumlarımız bu özel duyguyu yeteri kadar besleyebiliyor mu? bir öğrenci parmak kaldırır merak ettiği bir şey sorar. öğretmen de genelde (tabii işini hakkıyla yapan öğretmenleri tenzih ediyorum) daha oraya gelmedik, arkadaşlarının kafasını bulandırma şimdi, fazla düşünme kafayı yersin gibi çeşitli heves kırıcı aynı zamanda merak duygusundan soğutan cevaplar veriliyor. en azından ülkemiz için söylüyorum. 
Sistemi eleştiriyorum da kaçımız bir şey keşfedecek kadar meraklıyız. kaçımız merakımızın peşinden koşacak kadar sabırlıyız. Araştırmalar merak ve öğrenme arasındaki ilişkinin ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyor. Peki okullar merakı yeteri kadar besleyebiliyor mu? Öğrencilerin sorduğu sorulara “Dur daha o konuya gelmedik”, “Dersi kaynatma”, “Arkadaşlarının kafasını karıştırma”, “Zamanı gelince öğrenirsin” yanıtlarının verildiği bir eğitim sistemi ile eğitiliyoruz en azından ülkemiz için söylüyorum. Okul diyorum da evlerimiz sanki çok mu farklı. küçüklükten beri bize susmak büyük bir erdemdir diye öğretildi hala da öyle. Elin İngilteresinde ise durum bizim zıddımız. Kedilerin tüyleri nasıl çıkar,Dünya ne kadar yaşlı,bulutlar neden pembe değil. bu sorular 4 yaşındaki bir çocuğun soruları. ingilterede yapılan bir araştırmaya göre 4 yaşındaki bir çocuk günde 390 soru sorarken, 9 yaşındaki bir çocukta bu sayı 144’e düşüyor. Peki zaman içinde neden daha az soru soruyoruz? Yazar Ian Leslie merakı düzenli olarak çalıştırılmadığında zayıflayan bir kasa benzetiyor. onu ne kadar çok çalıştırırsak o kadar gelişme gösterir.Merak öyle bir duygudur ki ilk çağlardan beri tüm keşiflerin başlangıcıdır. Eğer
insanoğlu neden güneşin bazen kaybolduğunu merak etmese dünyanın döndüğü anlaşılamazdı. Eğer insanlar
deniz ötesini merak etmeseydi gemiler yapıp keşiflere çıkmazdı. Eğer insanlar bedenlerini merak etmese tıp
bilimi ruhlarını merak etmese psikoloji bilimi var olmazdı. Ancak bazen insanoğlu tüm keşifler bitmiş ve
keşfedecek bir şey kalmamış gibi davranır ve rehavete girer. Oysa daha keşfedecek çok şey var evrende. Bunun
için de çocuklarımızın içinde var olan merak duygusunu uyandırmalı, fikirlerini yargılamadan dinlemeli ve
düşüncelerini eyleme dökmeleri için desteklemeliyiz.
Bu amaçla çocukları küçük yaştan itibaren yoğurmak ve ruhlarına bu duyguyu ekmek gereklidir.
Peki ama nasıl?
*Çocuğunuz soru sormaya başladığı andan itibaren sorularını cevaplayın, onları susturmayın ancak daha da
önemlisi onların sorularına hazır lokma cevaplar vermeyin. Düşünmeye sevk eden cevaplar onların zihnini daha
iyi çalıştıracaktır. 
Örneğin:
-Baba, kuşlar nasıl uçar?
-Kanatları var, ancak başka sebepler de olsa gerek.
-Ne gibi sebepler?
-Düşünelim birlikte, ne olabilir? (Sorularla onu düşünmeye sevk edin)
-Bilmem, güneş mi?
-Güneşin ne etkisi olabilir sence? (Fikirlerini anlamsız bulduğunuzu sakın söylemeyin)
-Güneş kanatlarını kurutur ve hafifletir.
-Hiç böyle düşünmemiştim aslında iyi fikir. (Fikir üretmesini teşvik edin. Yıkıcı biçimde eleştirmeyin)
-Başka ne sebep olabilir?
-Rüzgar olabilir. Rüzgar üfleyerek kuşu uçurur.
-Evet bu konuyu biliyorum. Kuşlar rüzgarın kaldırma kuvvetinden ve hava akımlarından yararlanır. (Keşiflerini
toparlamasına yardımcı olun)
-Baba keşke ben de uçabilsem.
-Uçan insanlar olduğunu biliyorsun.
-Ama nasıl başarmışlar?
-Hadi internetten bakalım, bunu nasıl başarmışlar?… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bugün

Şöyle derinlemesine düşünün bir. Bugünde mi yaşıyorsunuz yoksa   Pişmanlıklarla dolu geçmişinizde kapana mı  kısılmış durumdasınız?  ...